Gay ikonu eşcinsellerin benimsediği bir halk şahsiyeti olarak tanımlanıyor. Gay ikonlarının alımlılık ve ihtişamlı olmak, güçlü bir duruş sergilemek ve androjen bir görüntüye sahip olmak gibi özellikleri vardır. Androjen derken de her iki cinsiyetin görünümüne sahip olup, hiçbir cinsiyete ait görünürlüğe sahip olmama, bir cinsiyetsizlik hali diyebiliriz.
Gay ikonları herhangi bir cinsel yönelim veya cinsiyet kimliğine sahip olabilirler. İlla ki eşcinsel veya transseksüel, erkek veya kadın olması şart değildir ama genellikle kadın olurlar. Bunun altında yatan neden, erkek eşcinsellerin yani gay'lerin daha görünür olup kendilerini ve beğenilerini daha özgür ifade edebilmeleri olabilir mi? Gay ikonların aktif bir LGBT hareketi içinde olması da şart değildir.
Tarihi ikonların cinsel yönelimlerinin tartışılır olması onları ikon mertebesine yükselttiği için, gay ikonların androjen kimlik barındırmaları belki de daha anlamlı. Böyle olmayan, yani androjen kimlik barındırmayan gay ikonları da var ihtişamlı ve güçlü olma gibi özelliklerinden dolayı ama bence de gay ikon olmalarında androjen kimlik özelliği daha belirleyici.
Türkiye'de de bir çok gay ikonu var ama ben hepsine gay ikonu diyemiyorum. Eşcinsellerin sevdiği her ünlü şahsiyet ikon mertebesine yükseltilmemeli bence. Biraz önce bahsettiğim gibi androjen kimlik sergilemeliler, kadınsalar eğer travesti halleri olmalı.
Türkiye'de bu özellikleri taşıyan, bir çok eşcinselin de gay ikon gözüyle baktığı kare as, Ajda Pekkan, Nükhet Duru, Seyyal Taner ve Hande Yener'dir. Hepsi de ihtişamlı, güçlü, mesleklerinde başarılı ve androjen bir görüntüye sahipler. Dikkat ederseniz dördünde de bir travestilik var ve hepsi de sanki bir kadın olma gayreti içinde.
Ajda Pekkan ilk çıktığı yıllarda etine dolgun bir kadınmış ama daha sonraki yıllarda kadınlıkla hiç alakasının olmadığını görüyoruz. Hatlar genellikle erkeksi ve bu erkeksi hatları abartılı feminenlikle kapatmaya çalışıyor.
Keza Nükhet Duru da öyle. Hatta Nükhet Duru'da daha bir feminenleşme çabası görüyoruz. Daha düne gelinceye kadar çok zayıf ve göğüssüz bir kadındı. İçlerinde en travesti görüntüye sahip olan Nükhet Duru zaten ama bu dördünün içinde değil, gelmiş-geçmiş en güzel travesti olarak görüyorum ben onu.
Hande Yener'e ise kadın demeye bin şahit lazım. Sopa gibi bir kadın. Diğer üçünde bir feminenleşme çabası varken, Hande Yener'de bu çaba da yok. Belki kendisiyle barışık olmasından, belki günümüz şartlarında cinsiyet kimliğinin cinsiyetsizliğinin daha kabullenilebilir olmasından dolayı, onda feminenleşmekten çok cinsiyetsizleşme çabası var daha çok. Cinsiyetsizleştikçe de cüretkarlaşıyor. Çünkü toplumsal açıdan korunacak bir şey kalmıyor cinsiyet ve cinsellik anlamında.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder