23 Eylül 2017 Cumartesi

Bir canlının yaşama hakkını elinden almaktan daha büyük vicdansızlık olamaz


Bir şey açıklamak, bir şey paylaşmak istiyorum. Herkesin hayata bakış açısı farklıdır ve istediği şekilde yaşar ama farklılıklara ve farklı düşüncelere saygı gösterilmelidir.

Ben kişisel olarak bağnazlıklara ve baskıya karşıyımdır. Daha önce çok defa açıkladığım gibi cinsellik ve çıplaklık üzerinde ahlakçılık yapılmasını falan mantıksızlık olarak görürüm.

Eşitlik ve özgürlük taraftarıyımdır ve herkes düşüncelerini serbestçe ifade edebilmeli. Sanki iktidarlar doğru ve haklıymış gibi, onlara karşıtlık yapılmasının sanki suçmuş gibi değerlendirilmesini falan insanlıkla bağdaştıramam. O yüzden haksızlıklara karşı çok hassasımdır ve çabucak öfkelenebilirim.

Ama bütün haksızlıklar ve ayrımcılıklar bir tarafadır benim için, canlının yaşama hakkı bir tarafadır. Her gün bir şeylerden etkilenir ve protesto ederim kendimce olsa bile ama bir canlının yaşama hakkı daha bir farklı düşüncemelere daldırır beni.

Düşünün, bir canlının yaşama hakkı var ve onun hayatı ellerinden alınıyor. Bunun ne telafisi vardır, ne de affedilebilir bir tarafı. Düşüncelerim gene güncel olaylar üzerinden harekete geçti ama örnek vermeyeceğim. Ve konuyu bağlayayım. Ben kürtaja karşıyım.

Benim kararım diye bir şey olamaz vicdanen. O çocuk yola çıkmış yaşamak için. Bu hakkı nasıl elinden alabilirsin ki onun? Bugün kaç çocuğun yaşama hakkı elinden alındı?

Ben yaşamı, nefes almayı bir lütuf olarak görürüm ve bütün olumsuzluklara rağmen şükrederim. Her şey geçer ama yaşama hakkının elden alınmasının geri dönüşü yoktur.

Bırakın insanı, ben, bana gelen kedi yavrularını bile çok kötü durumda olsalar bile elimden geldiğince yaşatmaya çalışırım. Bir canlı ne kadar yaşayabilirse, en büyük kar odur.

Bazı hayvanseverlerin kedileri kısırlaştırmalarını falan kabul edemiyorum. Nasıl bir kadının doğurma içgüdüsü varsa, bir kedinin de doğurma içgüdüsü vardır.

Hiç şahit oldunuz mu bir hayvanın doğduğu andan itibaren yaşama sürecine; çiftleşme dönemine, dişi kedilerin hamilelik sürecindeki davranışlarına, doğum anına ve annenin o andaki davranışlarına, yavrularını büyütme sürecine, onlarla nasıl ilgilendiğine, onları büyütmek için nasıl çabaladığına, onları hayata nasıl hazırladığına, sütten yemek yeme sürecine yavrularını nasıl alıştırdığına, güvendiği insanlara yavrularını nasıl teslim ettiğine, güvendiği insanla ilişkisine, sonra yavrularını yetiştirdikten sonra tekrar mevsimsel olarak hayata yeniden başladığına falan...

Bir hayvan bile yavrularını yaşatmak için bu kadar çabalarken, insanların çocuklarının hayatlarını sonlandırmalalarının mantıklı bir açıklaması olabilir mi? Evet var... Tamamen toplumsal ve bencillik ve düşüncesizlik...

Bakınız bir canlının yaşama hakkı için sosyo ekonomik gelecek garantisi, anne-baba sevgisi falan ikinci planda kalır. O çocuk dünyaya gelsin de, koşullarını belki hayat hazırlayacak. Bir çocuğun hayatının elinden alınmasının ne olduğu belli aslında ama dilim varmıyor söylemeye. Bakınız o çocuğun hayata, toplumsal yaşama ne katacağını bilemeyiz. Kararlar alırken bencillik yapmayalım.

Anne ve babama hakzılık etmek istemem ama ben de kaza sonucu dünyaya gelenlerdenim. Çünkü ben doğduğumda annem 40 küsur, babam 50 küsur yaşındaymış ama her şeye rağmen gelmişim dünyaya. İyiki de gelmişim... Teşekkür ederim hayata bana yaşama fırsatı sunduğu için ve dünyaya gelmeme vesile olan anne ve babama da.

Hayat ve onlar olmasaydı, şu anda hayatın ne olduğunu belki bilmeyecektim. Bu çok kötü bir şey, çok fena bir şey ve yaşamamak akıllara ziyan bir şey. Yaşama hakkını kullanmayan ve kullandırtmayanları akıl ve mantığa, vicdana davet ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder