15 Aralık 2017 Cuma

Nefret cinayetlerine kader diyemeyiz!


Üzgün ve de çok ama çok kızgınım.
Bir insan her ne olursa olsun, hangi yolu seçerse seçsin, öldürülmeyi hak etmez. Canlı hayatından daha değerli bir şey olamaz. Bir tane yaşama hakkımız var ve giden yaşamın telafisi olamaz. Sanki katiller 20 yıl yatınca ölen geri mi dönecek, katiller iflah mı olacak?
Neden cinayetlerin olmamasını sağlayacak kararlar alınmıyor ve de uygulanmıyor? Tek cümleyle heteroseksizmin çıkarına ters...
Oysa, bir insanın yaşam tarzı ne olursa olsun, eğer hiç kimseye zarar vermiyorsa, her insan gibi onun da güvenliği sağlanmalıdır kağıt üzerinde ve uygulamada.
Eşitlik, özgürlük, demokrasinin taraf tutma hakkı olamaz.
Eşcinselliği tanımayan, eşcinselleri korumayan bir yasa adil midir sizce? Bakınız eşcinsel diyorum...
Bakınız bir travesti daha öldürüldü ve mahkeme katillere neden nefret cinayeti işlediniz diyerek ağırlaştırlmış hapis cezası vermeyebilecek ve eşcinsellere karşı işlenen nefret cinayetlerine karşı da caydırıcı bir şey yapılmamış olacak. Hatta katiller bize ters ilişki teklif etti diyerek tahrik indiriminden bile faydalanabilecekler. Katiller hep nefret cinayetlerine kılıf uydurup paçayı yırmazlar, cezalarının hafifletilmesini sağlamazlar mı?
Herkesi, her şeyi kapsayacak şekilde neden düzenlenmiyor yasalarımzı; çünkü biz daha demokratik, eşitlikçi, özgrülükçü medeni bir toplum değiliz. Ayol beni kapsamayan, korumayan yasası olan bir topluma nasıl medeni diyebilirim ki?
Anlattıklarım toplumun, hükümetin, devletin ayrımcılıkları, mağduriyete sebep olmaları, bunlara sessiz kalmaları, duyarsızlıkları, vesaire...
Basının ayrımcı veya nefret dilini falan o kadar kafaya takmıyorum ben; çünkü hepsi de sisteme dahil bu birimlerin. Daha üst merciler eşcinselliği tanımıyor ve korumuyorken diğer birimlerin ayrımcı ve ötekileştirici dili bizi şaşırtmamalı. Tabiki de nefreti bu ve benzeri davranışlar da pekiştiriyor ama...
Yaa şöyle diyeyim... Şimdi heteroseksist bir toplumun, dünyanın en zıttı cinsel yönelim olan eşcinselliğe haklarını öyle kendi rızasıyla kolaycacık geri iadesini bekleyecek kadar saf olmamalıyız.
Çözüm bizde, eşcinsellerde...
Eşcinselliğe bakış açısını nasıl değiştirebiliriz, nasıl düzeltebiliriz üzerinden hareket etmeliyiz.
Gittiğimiz yol nasıl bir yol diye kendimize de bakmalıyız.
Biz kendimizi koruyacak ve savuncak şekilde mi hareket ediyoruz, yoksa heteroseksizme çanak mı tutyoruz?
Biz eşcinsellerin savunduğu değerler ne kadar eşitlikçi ve özgürlükçü, yoksa heteroseksist mi?
Biz heteroseksizme kendimizi heteroseksizçe mi kabul ettirmeye çalışıyoruz, yoksa doğamızla mı varolmaya çalışıyoruz?
Bakınız... Biz cinsiyetçi ve ahlakçı bir toplumda yaşıyoruz. O yüzden cinsiyetçi ve ahlakçı bir şekilde varolamayız. Ve o yüzden çelişmemeliyiz de kendimizle. Açıklayayım. Cinsiyetçilik mağduryuz ama cinsiyetçilikle vücut bulmaya çalışıyoruz. Bu cümlemin altını siz doldurun artık. Çünkü transfobik bir etiket yemek istemiyorum. Ahlakçı bir toplumda da yaşıyorsak, ya toplumun ahlakçılığına başkaldıracağız, ya da toplumun ahlak kurallarına uyacağız. Bakınız; hem ahlaklı, hem de seks işçisi olunmaz, bakınız; hem dindar, hem de eşcinsel olunmaz. Anlatabiliyor muyum?
Şunu da ilave edeyim...
Yaşam biçimimiz sadece heteroseksizmin dayatması da sayılmayabilir, kader de diyemeyiz. Herkes zorluklara göğüs gererek kendine daha kabul ettirebileceği bir yol çizebilir. Bakınz, başta dedim herkesin kimseye zarar vermediği sürece istediği şekilde yaşama hakkı vardır ama eşcinselleri anlayamayacak veya anlamak istemeyecek bir dünyada biz kendimizi koruyacak şekilde yaşamazsak, ayağımız elbette takılacaktır heteroseksizmin zararlarına.
Bilinçli eşcinseller olacağız, prim vermeyeceğiz heteroseksizme; bu kadar basit aslında!
İşin en kötü tarafı ne biliyor musunuz; ötekileştirildikleri için, eşcinsellerin başına gelen nefret cinayetleirnin kanıksanması...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder